İki köprüyü de görüyor: BOSPHORUS PALACE

Hasbahçe olarak kullanılan Beylerbeyi, Osmanlı ileri gelenlerinin gözdesi olmuş yıllarca. Debreli İsmail Hakkı Paşa da yalısı için bu semti tercih etmiş. 1983’te atlattığı yangın sonrası aslına uygun restore edilen yalı, bugün Bosphorus Palace olarak ağırlıyor konuklarını. Evvel hoş bir avlu ve ortasında huzur veren sesiyle havuz karşılıyor sizi. Avlunun gerisinde bütün hoşluğuyla yükselen yalının bahçe tarafı evvelden harem kısmıymış. İçeri girince çatıdan yere kadar inen bir aydınlık ve şık merdivenler göze çarpıyor. Lobide her iki köprüyü de içine alan enfes bir Boğaz görüntüsüyle göz göze geliyorsunuz. Otelde her biri farklı cephelere bakan 12 oda var. Bahçe tarafına bakan odalarda avlunun dinginliğini, deniz tarafına bakan odalarda Boğaz’ın huzurunu hissediyorsunuz. Benim en sevdiğim kısımlardan biri, restoran olarak düzenlenen kayıkhane. Tavan alçak olmasına karşın kullanılan aynalar sayesinde denizin yansımalarıyla dolu ferah bir yer yaratmışlar. (Telefon: 0216 422 00 03)

Kaptan köşkü üzere: BEBEK OTEL

Yıllar yılı kalitesi ve şıklığıyla sayısız müdavim edinen, Bebek semtinin ikonik adreslerinden Bebek Otel günümüzde The Stay dokunuşuyla yine hayat buldu. Kendine has dokusunu bozmadan yapılan yenilemede, bilhassa ortak alanları çok az değiştirilmiş. Zira yıllar yılı otelle bağ kuran müşterilerin anılarının canlı tutulması istenmiş. Birebir vefayla, logo da değiştirilmemiş. Otelin, hepsi balkonlu 22 adet junior süiti var. Görüntüyü tanım etmek için ben “Kaptan köşkü” diyeyim, gerisini siz hayal edin! Bebek Otel ile ilgili anılarda en kıymetli yere sahip olan yerlerden biri de elbet ki Bebek Teras Restoran. Denize nazır, kendinizi adeta gemide hissetmeniz için tasarlanmış restoranda da eski havanın yaşatılmasına itina gösterilmiş. Birbirinden özel lezzetleriyle gün uzunluğu açık. Otelin başka keyif yerleri Roof Bar ve Dragon Restoran. Aklınızda kalacak en unutulmaz şey, karşınızdaki Vaniköy ve Kandilli görüntüsü olacak. (Telefon: 0212 970 78 36)

Yalıları izleyen yalı otel: A’JIA

Boğaz’ın Kanlıca’daki kıvrımlarından birinin sakin bir köşesine konumlanmış Ahmet Rasim Paşa Yalısı, bugün A’jia Hotel olarak hizmet veriyor. Ahmet Rasim Paşa 1826-1897 ortasında, Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamit periyotlarında yaşamış bir devlet adamı. İstanbul Şehremini (Belediye Başkanı) olarak da vazife yapmış. Yalı, paşanın ailesi tarafından, Cumhuriyet periyodunda devlete devredilmiş ve ilkokul olarak 1970’e kadar hizmet vermiş. Bir periyot atıl bırakılan yapı, restore edildikten sonra 2004’te otel olarak kapılarını açmış. Dışındaki klasik mimari, içeri girdiğinizde yerini beyazın hâkim olduğu çağdaş bir dekorasyona bırakıyor. Konuklarını ağırladıkları 16 odanın 15’i Boğaz görünümlü. En küçük oda bile, 30 metrekare. Üst kata çıktığınızda gördüğünüz yüksek tavanlı alan, küçük bir sanat galerisi üzere. Bu katta loft şeklinde tasarlanmış odaların yanı sıra yalının kalbi sayılan balkonlu bir oda da var. En üst kattaki teraslı odalardan göreceğiniz Boğaz görüntüsü, İstanbul’a bir sefer daha âşık edecek tipten. A’jia Hotel’de yapacağınız en hoş şey; Baltalimanı, Emirgân, İstinye ve Yeniköy’ün birbirinden hoş yalılarına nazır görünümün tadını çıkarmak. (Telefon: 0216 413 93 00)

Mimarı Balyanlar: THE STAY BOSPHORUS 

Ortaköy Mescidi ile Boğaz Köprüsü’nün yıllardan beri süregelen dostluğu İstanbul’un hafızalarda yer etmiş karelerinden tahminen de en etkileyicisi… Ortaköy’ün tarihiyle özdeşleşen bir yapının çatısı altında The Stay Bosphorus sizi bu görünümün izleyicisi olmaktan çıkarıp bir kesimi olmaya çağırıyor. 19’uncu yüzyıl Osmanlı mimarisinin en hoş yapıtlarını veren Balyan ailesine ilişkin binanın son sahibi Simon Kalfa’ymış. Yapı, Cumhuriyet periyodunda, Safiye Ayla üzere değerli isimlerin sahneye çıktığı Cafe Jardin Gazinosu’na konut sahipliği yapmış. Günümüzde karşı komşusu olan eski Ortaköy Karakol binası ile semtin ruhunu yaşatmaya devam ediyor. Otel, konuklarını standart ve süit olarak tasarlanmış 26 odada ağırlıyor. Her odadan kentin farklı bir dokusunu görüyor, görünümün başka bir hoşluğuna şahit oluyorsunuz. Balkonlu odalarda Boğaz’ın cazibesine kapılıp İstanbul ile bütünleştiğinizi hissediyorsunuz. Eski karakol binasında 1 süit, 2 oda ve lounge alanıyla bir aile süiti var. Ana binanın birinci katındaki dinlenme alanı çok huzurlu. Tüm gün hizmet veren restoranında dünya mutfağından örnekler tadabileceğiniz varlıklı bir menü bulabilirsiniz. (Telefon: 0212 970 78 30)

Armağanı görünümü: SUMAHAN ON THE WATER

Sumahan, sahiplerinin de söylediği üzere “Şehrin içinde ancak kentten uzak” bir kaçış yeri. Çengelköy’de fabrika olarak kullanılan binada ne üretildiği aslında isminde gizli… Suma rakı üretiminde kullanılan katkısız ispirto demek. Boğaz kıyısında el değiştirmeden jenerasyonlar uzunluğu tıpkı aileye ilişkin kalmış seçkin mülklerden biri. 19’uncu yüzyıl Osmanlı sanayi mimarisinin son örneklerinden olan bina, sahipleri Nedret ve Mark Butler’ın hayalleriyle sanayi ruhu korunarak çağdaş bir otele dönüştürülmüş. Sade, çağdaş, sıcak 13 odası var. Odalara da numara yerine Boğaz semtlerinin isimlerini vermişler. Giriş katındaki odalarda tavandan tabana uzanan camlar tercih edilmiş. Bu sayede odaya girer girmez, Boğaz’ı armağan üzere kucağınızda buluyorsunuz. Tabandaki odalar iki katlı loft süitler olarak tasarlanmış. Kendine ilişkin bahçesi olan bu odalarda kalmak sahiden ayrıcalık. Sabah uyanın ve Boğaz havasını içinize çekin. Lobideki kütüphane dikkate paha. Türkiye temalı 800 kitaptan oluşan hoş bir koleksiyon var. Ziyaret edilecek yerler, tarihi yapılarla ilgili olan yapıtların ortasında birkaç kitabımı görmek bana gurur verdi. Bahçe katında Waterfront Restoran, kahvaltı servisinin yanı sıra gün uzunluğu Türk ve dünya mutfaklarından örnekler sunuyor. En alt kat sıhhat merkezi. Davetler için de kullanılan Boğaz kıyısındaki bahçe kısmı de çok özel. (Telefon: 0216 422 80 00)

Hürriyet