Madencileri Derneği Lideri Mehmet Yılmaz, Türkiye’nin 6 bin 500 ton altın potansiyeli olduğunu, şimdiye kadar 382 ton üretildiğini, 1500 tonun yerinin bilindiğini ve 4 bin 660 tonun arandığını açıkladı. Yılmaz, “Bu 1500 tonu şöyle görüyoruz: Aslında bu binanın içinde bir yerde lakin hangi odasında, hangi çekmecesinde, bunu ortaya çıkartmamız gerekiyor. Geçtiğimiz yıl 42 ton altın ürettik. Bu, Cumhuriyet tarihinde ulaşılan en yüksek sayı ve 2 milyar 400 milyon dolara tekabül ediyor. Fakat bir öteki gerçek, Türkiye 160 ton yani 25 milyar 200 milyon dolarlık da altın ithal etmiş” dedi.
Avrupa’nın en büyük altın kaynaklarının Türkiye’de olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Aslında Türkiye’nin fayları bizim için birer musibet üzere görünüyor ancak bu faylar olağan yalnızca altın için değil bütün metalik cevherleşmeler için zayıf zonlar olarak ortaya çıkıp o bölgelerde çok önemli cevherleşmeler görme bahtına sahip oluyoruz” bilgisini verdi. Yılmaz, altın madenciliğinde siyanür kullanımına dönük tenkitleri şöyle yanıtladı:
ARAMADA SİYANÜR YOK
“Altın aranırken rastgele bir basamağında, işletmeye gelene kadar asla siyanür kullanılmaz. Siyanür, cevherin tespitinden sonra kullanılan bir metottur ve bugün prestijiyle 150 yıla dayanan bir geçmişe sahip. Dünyada 900 tane altın madeninin yüzde 90’ında siyanürleme yapılmaktadır. Geriye kalan kısım da işte Kızılderili sinemalarından gördüğümüz fizikî ayrım metodu. Türkiye’de kullanılan siyanür bileşiklerinin yalnızca yüzde 4’ü madencilikte kullanılmakta.”
‘ÇEKİDÜZEN VERDİK’
Meclis Komitesinde şu diyaloglar yaşandı:
İbrahim Halil Kırşan (TOBB Madencilik Meclis Başkanı): Pak kömür terminoloji var dünyada: Gazlaştırma var, sıvılaştırma var. Biz kesim olarak bunu talep ediyoruz. Yazık o kaynak yerin altında kalmasın. Yarın öbür gün o kıymetiniz hiçbir bedel söz etmeyebilecek bir noktaya gelebilir. Artık madencilikte etraf ön planda olacak, keza hesap verilebilirlik ve şeffaflık ön planda olacak. En kıymetlisi de “sosyal onay ve toplumsal kabul” diye bir unsur soktuk. Mahallî halkın isteğini almadan asla orada aldığımız bir ruhsatın bir manası olmayacak. Biz bu noktada kendimize bir çekidüzen verdik.
Mevlüt Kaya (Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı): Bir sezaryende nasıl ihtimam gösteriliyorsa, bir yavru kucağına almak, biz de o tabiatın içerisindeki o sezaryeni yapıp ancak en iyi rehabilitasyonla, en iyi dikişle onu tekrar hayata karıştırmak… Siyaset bizim işimiz değil. Bizi yönlendirin, emrinizdeyiz.
Veysel Eroğlu (Komisyon Başkanı): Efendim, yabanî madencilik yapanları ortanızdan temizleyin.
Kaya: Şahsım ve tüm arkadaşlarım ismine kelam veriyorum.
Gülizar Emecan (CHP İstanbul Milletvekili): En büyük düşmanımız makûs örnekler. Bunu çözmemiz lazım.
Kaya: Biz bunu devletimizden öte kendi içimizde almış olduğumuz ortak kararla yapıyoruz. Biz bu işi hepinizin “evet” diyeceği formda yapmaya kelam veriyoruz; 16 tane STK olarak.
Eroğlu: Çevreci madencilik istiyoruz.
Kaya: Kelam veriyoruz.
Mehmet Yılmaz (Altın Madencileri Derneği Başkanı): Şu masanın etrafında oturan hiçbir madenci tabiat düşmanı değil. Lakin içimizde berbatları yok mu? Evet, var. İçimizdeki çürük elmaları ayıklamanın canhıraş uğraşı içerisindeyiz. 14 tane STK birinci kere tek beden hareket ediyoruz.
Hürriyet
